Kadın Şövalyenin Dönüşü (Return of The Female Knight) - BÖLÜM 4
- Home
- Kadın Şövalyenin Dönüşü (Return of The Female Knight)
- BÖLÜM 4 - GEÇ KALMAM DİYE UMUT EDİYORUM (1)
Çeviri: Dakine
Redakte: MrVeraguth
Özet
Ailesinin intikamı için hayatı boyunca acımasız kadın kılıç ustası olarak yaşayan Elena, intikamını alamadan ölmüştü. Gözlerini tekrar açtığında ise geçmişe geri döndüğünü fark etti. Gündüzleri elbise içinde olan bir hanımken, geceleri ise geleceği değiştirmek ve ailesinin yıkımını önlemek adına bir kılıç taşımaktaydı. “Sizinle evlenmek istiyorum, Prens Hazretleri,” dedi Veliaht Prense. Bunu ailesini kurtarmak için yapacaktı.
4. BÖLÜM – GEÇ KALMAM DİYE UMUT EDİYORUM (1)
Elena, Blaise Kalesi’nden sadece birkaç kişinin ona eşlik etmesini planlamıştı. Elena, en azından mola için durmalarına değin öyle düşünmüştü fakat at arabasından indiğinde onu takip eden ve onunla beraber duran altı Blaise ailesi şövalyesi gördü. At arabasını koruyan iki şövalyeyi de sayarsa toplam sekiz şövalye Elena’ya eşlik etmişti. Elena şaşkınlıkla bakınca başşövalye açıklamada bulundu:
“Şövalyeler, Lort Derek’in yeterince muhafız olmadığını dile getirerek onun emriyle size eşlik ettiler.”
“Ağabeyim Derek… anladım,”
diyerek mırıldandı Elena ama başı dönmeye başladı. Elena yanında bu kadar çok kişi varken Prens Carlisle’i kurtaramazdı. Elena eğer suikastın gerçekleşeceği zamanı tam olarak bilseydi Blaise ailesi şövalyelerinden faydalanabilirdi ancak sadece Veliaht Prensin katledildiği mahali biliyordu. Ayrıca, Elena’nın suikast mahalini birkaç günlüğüne gözetlemesi gerekecekse ona eşlik eden bu büyük ekibi yanında tutamazdı. Elena, Glenn’in düğünü için yardım etme bahanesiyle yola koyulmuştu ama hangi bahaneyle bu kadar uzunca süre suikast mahalini gözetlemek için kalacaktı?
Hepsi bu değildi. Elena, birkaç şövalyeyi ona yardım etmesi için ikna etse bile şövalyelere kılıç ustası olarak becerilerini göstermesi en büyük riskti. Elena sıradan bir kontun sıradan bir kızı olarak hayatını sürdürmüştü. Birdenbire kılıç ustası olduğu meydana çıkarsa el alem ne derdi? Her yönden tasavvur edilemez bir şeydi. Ayrıca Elena ailesine veya başka kişilere kılıç ustası olduğu hususunda hakkında bir açıklamada bulunmak istemiyordu.
Elena kılıç ustalığından mahcup değildi. Zira İmparator Paveluc’un tahta yükselişini önlemek için onlarca hatta yüzlerce kişiyi öldürmeye hazırdı. Ancak Elena’nın kılıç ustası olduğunu ne kadar az kişi bilirse o kadar iyi olurdu. Elena, ailesinin olabildiğince mutlu ve güvende olmasını istiyordu. Böylece, Elena hiçbir şey bilmiyormuşçasına ailesiyle beraber mutlu kalabilirdi.
Elena bulunduğu ortamdan sızarak kendi vazifesini tek başına tamamlamaya karar verdi ancak ona eşlik eden kişilerin artması onun kaçma planını daha da zorlaştırmıştı.
‘…Bunu nasıl becerebilirim?’
Elena’ya eşlik eden sekiz şövalye, bir hizmetçi ve bir arabacı yani toplam on kişi vardı. Bir kontun kızı, maiyeti olmadan hiçbir yere gidemezdi ama bu sayı yine de fazlaydı. Bir fare hiç kimse idrak etmeden kaybolabilirken ailenin bir üyesi kaybolursa kaos yaşanırdı. Elena herkesi bir şekilde kandırıp öylece kayıplara karışabilir miydi?
Kafile nihayet gece konaklamak üzere lüks bir konakta durdu. Elena, yüzündeki endişeyle konaktaki odasına girdi ve Sophie Elena’yı takip ederek arkalarından kapıyı kapattı.
“Biraz dinlenin, Hanımefendim,”
Dedi Sophie yumuşak bir sesle.
Veliaht Prensine düzenlenmiş suikastın gerçekleşeceği yere ulaşmak üç gün sürecekti. Elena oraya nasıl gideceği bir türlü bulmalıydı.
*
*
*
Konak, en geniş imkânlara ve en kaliteli hizmete sahip olduğundan herhangi soylu bir kadının kalması için lüks bir mekân sağlıyordu. Hatta Elena’nın konaktaki odası Blaise Kalesindeki odasına benzerdi. Fakat Elena’nın keyfi yerinde olmadığından geceyi ne kadar rahat geçirdiği onun için önemli değildi.
‘Bu niye daha önce aklıma gelmedi…’
Elena, bir kontun muazzez bir kızıydı ve buna yaraşırcasına davranması gerekirdi. Ancak Elena git gide pişman olmaya başlayıp gece boyu bir konakta vakit geçirmenin manasız bir zaman kaybı olduğunu düşündü. Elena, Veliaht Prensi nasıl bulacağını henüz bilmiyordu ancak yoldayken bunun üstünde düşünmeliydi. Elena suikast mahalini incelemek için biraz vakti kalır diye umut ediyordu.
Elena bu şekilde zaman kaybedeceğini bilseydi bu kıymetli anları Mirabelle’le beraber geçirirdi. Elena kendine kızgın hissetse de bu artık kontrol edebileceği bir durum değildi. Olan olmuştu o yüzden Elena’nın geriye kalan vaktini olabildiğince verimli bir şekilde geçirmesi gerekirdi.
Elena sabah yatağından kalkar kalkmaz eski hayatında her gün yaptığı gibi sabah egzersizlerini yaptı. Elena’nın herhangi bir anda kaçmayı planladığından zırhı ve kılıcı çantanın içinde hazır tutmuştu ve tek başına yıkanarak hemen yolculuğa devam etmek için kısa sürede hazırlanmıştı.
Oda kapısının tam arkasında Elena’nın uyanmasını bekleyen Sophie, hafifçe kapıyı çaldı. Elena sanki onu bekliyormuşçasına ses verince içeri girdi.
“Girebilirsin.”
Sophie, Elena’nın odasına girip onun giyinmiş ve hazır olduğunu görünce ağzı açık kaldı. Sophie, Elena’nın günlük hayatında özenli olduğunu biliyordu ama asla bu derecede değildi.
“Ah–Hanımefendim, uyandığınızda beni çağırmalıydınız. Ne zamandan beri uyanıksınız?”
“Yolculuk sırasında her şeyi tek başına halletmene gerek yok. Seni yolculuğun keşmekeşinden hoşlanmadığım için yanıma aldım ama birçok şeyi kendim halledebilirim. Çok fazla endişelenmene gerek yok.”
Sophie kafası karışmış bir şekilde Elena’ya baktı. Sophie bu yolculuğa çıkınca Elena’ya tek başına hizmet edeceğinden sorumluluğun artacağını düşünmüştü. Elena narin bir kadın olmasına karşın bugün tuhaf bir şekilde anlayışlı davranıyordu. Sophie fark etmeden daha samimi bir ses tonuyla konuştu.
“Bir dakika, Hanımefendim. Hemen gidip size kahvaltı getireceğim. Bu konaktaki yemekler meşhurdur ve pahalı bir restoranın yemekleri kadar lezzetli oldukları söyleniyor.”
“Yemeğimi çoktan yedim. Bir an önce çıkalım.”
“Ne? Şimdi mi?”
Sophie’nin gözleri şaşkınlıkla genişledi. Daha çok erkendi. Herkes şimdiye kadar uyanmış olurdu ama Sophie herkesin gitmek için hazır olup olmadığından emin değildi. Elena Sophie’yi daha da şaşırtacak bir şey daha söyledi.
“Arabacıya bundan sonra at arabasını yol boyu sürmesini ve hiçbir yerde durmamasını söyle.”
“Siz nasıl dinleneceksiniz?”
“Arabada uyuyabilirim.”
Sophie, Elena’nın öyle rahat olmayan bir yerde nasıl yatabileceğini sorgulamamak için kendini zor tuttu. Elena, birinin düğün hazırlıkları için telaş sebebini açıklamasına gerek yoktu. Sophie sadece emirleri takip eden bir hizmetçiydi.
‘Yani…rahatsız hissederse dile getirir.’
Diye düşündü Sophie kendini tatmin ederek. Sophie, hiç meşakkat çekmeyen bir hanımın böyle bir yolculuğa katlanacağını düşünmüyordu.
“Tamamdır, Hanımefendim. Haber vermeye gidiyorum.”
Sophie şövalyelerin gece konakladıkları odaya doğru hızlandı.